DOĞUM MUCİZESİ
Allah, Kuran’da insanlara, kimi zaman göklerdeki ve yerdeki, kimi zaman
da canlılardaki yaratılış mucizelerini, Kendi varlığının delilleri
olarak örnek gösterir. Bu delillerin en önemlilerinden biri de insanın
kendi yaratılışındaki mucizelerdir.
İnsan, hayatı boyunca sahip olduğu bedenle görür, işitir, nefes alır,
yürür, koşar ve zevk alır. İnsan bedenini oluşturan kemikler, kaslar,
damarlar, iç organlar mükemmel bir düzene sahiptir. Bu düzen
incelendiğinde ise, daha da şaşırtıcı gerçeklerle karşılaşılır.
Birbirinden farklı gibi görünen bu vücut parçalarının tamamı aynı
malzemelerden oluşmaktadır. Bu malzeme hücredir.Hücre, bir organın örneğin kemiğin en küçük parçasıdır. Bir hücre o kadar küçüktür ki, bir milyon tane hücre bir araya gelse ancak bir iğne ucu kadar yer kaplar.
İnsan bedenini oluşturan 60–70 kiloluk et ve kemik kütlesinin özü, insanın doğumundan 9 ay 10 gün önce tek bir hücrede toplanmıştır. Bu hücre, anneden gelen yumurta hücresiyle babadan gelen sperm hücresinin annenin bedeninde birleşmesiyle oluşur.
HEDEFE KİLİTLENMİŞ KUSURSUZ BİR ORDU
Sperm ve yumurta hücrelerinin anne bedeninde birleşmesi, yani annedeki
bir yumurtanın döllenmesi için her seferinde yaklaşık 300 milyonluk bir
sperm ordusu babanın vücudunda hazır hale getirilir. Bu sayının bu kadar
yüksek olmasının nedeni, yumurtanın döllenmesini engelleyecek herhangi
bir durumu ortadan kaldırmaya yöneliktir.
Döllenme işlemi için erkek bedeninden atılan spermlere çeşitli
bezlerden salgılanan sıvıların oluşturduğu bir karışım eşlik eder. Meni
denen bu salgılar ve sperm karışımında sadece spermlerin dölleme
yeteneği vardır. Kuran’da meniden karmaşık bir su olarak şöyle söz
edilir:“Şüphesiz, Biz insanı karmaşık olan bir damla sudan yarattık. Onu deniyoruz. Bundan dolayı onu işiten ve gören yaptık.” (İnsan Suresi, 2)
Spermin yapısında döllenmeyi kolaylaştırıcı özellikler bulunur. Spermin baş, orta, kuyruk bölümleri vardır. Metrenin milyonda biri kadar olan baş bölümüne bir hücreyi bir insana dönüştüren babadan gelen tüm bilgi sığdırılmıştır.
Spermin bir diğer önemli parçası da kuyruktur. Kuyruk sürekli bir kamçı hareketi yaparak yumurta hücresine ulaşmayı sağlar. Baş ya da kuyruk bölümü eksik olan bir spermin döllenme işlemini yerine getirmesi mümkün değildir. Örneğin, kuyruk kısmı olmayan bir sperm, hareket edemez ve yumurta hücresine ulaşamaz. Dolayısıyla evrim teorisinin iddia ettiği gibi bu kısımlar aşama aşama kazanılsa insan nesli çoğalamadan yeryüzünden silinirdi. Bu durum spermin bir anda eksiksiz ve mükemmel yapısıyla ortaya çıktığını, yani yaratıldığını gösterir. Spermdeki bu kusursuzluk her şeyin yaratıcısı olan Allah’a aittir.
YENİ BİR İNSANIN OLUŞUMUNDA ROL OYNAYAN YUMURTA HÜCRESİ
Döllenmenin kolaylıkla gerçekleşebilmesi için kadın bedeninde de birçok
sistem hazırlanmıştır. Yumurta, yumurtalık adı verilen ve her detayıyla
bu iş için yaratılmış bir organda üretilir. Yumurtalıklar, rahimin
sağında ve solunda yer alır ve rahme ince tüplerle bağlıdırlar.
Yumurtanın dış kısmı içinde yağ, şeker ve protein bulunan bir zarla çevrilidir. Bu zar, yumurtaya sperme doğru yapacağı hareket için gereken enerjiyi sağlar. Peki, küçücük hücre, daha yumurtalıkta üretildiği anda böyle bir yola çıkacağını ve bu yolculuk sırasında kendisine enerji gerekeceğini bilebilir mi?
Rahim, kaslardan yapılmış sağlam duvarlı içi boş bir organdır. Hamilelik
boyunca rahimin hacmi 20–25 kat artar. Böylece kadının döllenmiş
yumurtasının içinde büyüyüp gelişebileceği en uygun yer halini alır.
Döllenmiş yumurta, yumurtalıktan rahme kadar olan tüpte bir yandan
bölünerek çoğalırken, diğer yandan da ilerlemesine devam eder. Hücre
topluluğu bu yolun herhangi bir yerinde yerleşmez. Gelişimi için en
güvenli yer olan rahimi seçer ve buraya tutunur. Allah, Kuran’da bu
gerçeği şöyle bildirir:“Yaratan Rabbin adıyla oku. O, insanı bir “alak”tan yarattı. Oku, Rabbin en büyük kerem sahibidir.” (Alak Suresi, 1–3)
“Alak” kelimesinin Arapça’daki anlamı, “bir yere asılıp tutunan şey” demektir. Hatta alak kelimesi asıl olarak deriye yapışarak oradan kan emen sülükleri tanımlamak için kullanılır.
Döllenmiş yumurta da tam olarak ayette bildirildiği gibi rahim duvarına asılıp tutunmaktadır. Bundan 1400 sene öncesinde indirilmiş olan Kuran’da, anne karnında gelişmekte olan hücreyi bu özelliğiyle tarif eden bir kelime kullanılması, Kuran’ın mucizelerinden biridir. O dönemin bilim düzeyi ile keşfedilmesi mümkün olmayan bu bilginin, asırlar önce Kuran’da bildirilmiş olması Kuran’ın Alemlerin Rabbi olan Allah tarafından indirildiğini bir kez daha tasdik etmektedir.
Sadece bir hücre topluluğu olan bu minik et parçası (alak), nasıl olur da gelişimi için en uygun yeri seçer? Bu şuurlu davranış, insan vücudunda gerçekleşen işlemlerin üstün bir aklın kontrolünde gerçekleştiğini gösterir:
“Döl yataklarında size dilediği gibi suret veren O’dur. O’ndan başka ilah yoktur; üstün ve güçlü olandır, hüküm ve hikmet sahibidir.” (Al-i İmran Suresi, 6)
Rahime tutunan ve birbirinin aynı olan hücreler belli bir süre sonra
bölünerek çoğalır. Her geçen gün bazı hücreler diğerlerinden farklı bir
yapıya bürünmeye başlar. Bütün hücreler adeta görev yerine dağılan
işçiler gibi bölük bölük hareket ederler. Bu yoğun faaliyet sonucunda
bazı hücreler kemik, bazısı deri, bazısı da kas hücresi olacaklardır.
Bu hazırlığın nasıl yapılacağı, hangi hücrenin hangi dokuyu, hangi
organı meydana getireceği her hücre grubuna ayrı ayrı ilham edilmiştir.
Başta birbirinin aynı olan hücrelerin çoğalmasıyla vücutta yaklaşık 200
tür hücre oluşur. Bu oluşumda hiçbir karışıklık olmaz; her hücre nerede
nasıl davranacağını çok iyi bilir. Bu kusursuz düzeni sağlayan ve
hücrelere neler yapacaklarını ilham eden, her şeyin hakimi olan yüce
Allah’tır.Tek bir hücrenin doğacak olan bebek haline gelmesi 3 farklı evrede tamamlanır. Bebeğin anne karnında geçen büyüme süresinin 3 farklı evrede tamamlandığı yakın zamana kadar bilinmemekte idi. Ancak, Kuran’da bu gerçekten 1400 yıl önce “Sizi tek bir nefisten yarattı, sonra ondan kendi eşini var etti ve sizin için davarlardan sekiz çift indirdi. Sizi annelerinizin karınlarında, üç karanlık içinde, bir yaratılıştan sonra (bir başka) yaratılışa (dönüştürüp) yaratmaktadır. İşte Rabbiniz olan Allah budur, mülk O’nundur. O’ndan başka ilah yoktur. Buna rağmen nasıl çevriliyorsunuz?” (Zümer Suresi, 6) şeklinde bahsedilmektedir.
Plasenta anneyle bebek arasındaki besin, oksijen ve diğer maddelerin
alışverişini sağlayan yapıdır. Üstelik plasenta yeni hücre gruplarının
yani dokuların oluşması için gerekli olan besinleri özenle seçerek,
bebeğe taşır. Plasenta bu işlemin tam tersine yani bebekten anne karnına
atık maddelerin taşınması işlemini de ustalıkla yerine getirir.
Acaba aynı görevi bir insanın yapması mümkün müdür? Hangi anda bebeğin neye ihtiyacı olduğunu anlaması, bu ihtiyaca göre gereken önlemleri alması, gereken maddeleri seçip gereksiz maddeleri bebekten uzaklaştırması tıp eğitimi almış bir insanın bile hiç durmaksızın gece-gündüz yapabileceği bir şey değildir. Kuşkusuz plasentanın yapısındaki mükemmellik ve şuurlu hareketler Allah’ın onu bu özelliklere sahip olarak yaratmasının bir sonucudur.
Bu şekilde beslenen bebeğin gelişimi sonucunda son derece orantılı, uyumlu bir yapı ortaya çıkar. Bu uyumlu gelişmelerin bütün vücut parçalarında aynı şekilde gerçekleşmesi şarttır. Örneğin; sadece göze ait 40 farklı parça vardır. Gözün fonksiyonlarını yerine getirebilmesi için orantılı bir büyümenin olması, parçalar arasındaki bağlantının sağlam olması, hepsinin kendi yerinde bulunması gerekir. Aksi halde göz, işlevlerini yerine getiremez.
Çok yakın bir zamana kadar kemiklerle kasların birlikte ortaya çıkarak
anne karnında geliştikleri sanılıyordu. Ancak yapılan son araştırmalar
çok farklı ve insanların hiç farkında olmadıkları bir gerçeği ortaya
koydu. Şöyle ki; anne karnındaki bebekte kıkırdak dokunun sertleşmesiyle
önce kemik oluşur, daha sonra kas hücreleri kemiklerin etrafındaki
dokulardan oluşup kemiği sararlar.
Oysa bilimin yeni keşfettiği bu gerçek, Kuran’da 1400 sene önce insanlara bildirilmiştir:“Sonra o su damlasını bir alak (hücre topluluğu) olarak yarattık; ardından o alak’ı bir çiğnem et parçası olarak yarattık; daha sonra o çiğnem et parçasını kemik olarak yarattık; böylece kemiklere de et giydirdik; sonra bir başka yaratışla onu inşa ettik. Yaratıcıların en güzeli olan Allah, ne yücedir. “ (Müminun Suresi, 14)
Ayette 1400 yıl önce haber verilmiş olan bu bilimsel gerçek, Developing Human (Gelişen İnsan) adlı bilimsel bir yayında şöyle tarif edilmektedir: 6. haftada kıkırdaklaşmanın devamı olarak ilk kemikleşme köprücük kemiğinde ortaya çıkar. 7. hafta sonunda uzun kemiklerde de kemikleşme başlamıştır. Kemikler oluşmaya devam ederken kas hücreleri kemiği çevreleyen dokudan seçilerek kas kitlesini meydana getirirler. Kas dokusu bu şekilde kemiğin etrafında ön ve arka kas gruplarına ayrışır. (Keith L. Moore, The Developing Human – Clinically Oriented Embrlyology, W. B. Saunders Company, 1983, Canada, s. 374a)
Kısacası insanın Kuran’da tarif edilen oluşum aşamaları, modern bilimin bulgularıyla tam bir uyum içindedir. Alemlerin Rabbi olan Allah bu gerçeği yüzyıllar öncesinden insanlara bildirmiştir.
DIŞ DÜNYA İÇİN YAPILAN HAZIRLIKLAR
Organları yavaş yavaş tamamlanan ve hareketlenmeye başlayan bebeği
yeni bir dünya beklemektedir. Bebeğin bulunduğu güvenli ortamdan tamamen
farklı özelliklere sahip bir ortamda yaşayabilmesi için vücudunda
gerekli düzenlemelerin yapılması gerekmektedir.Bu aşamada bebeği rahimden ayıran zarın içinde “amniyon sıvısı” denilen özel bir sıvı oluşmaya başlar. Bebeğin böbrekleri, akciğeri, amniyon zarının kendisi ve rahim ortaklaşa katkıda bulunarak bu sıvıyı oluştururlar.
BEBEĞİN HAYAT SUYU: AMNİYON SIVISI
Bebek, gelişimini tamamladığı 9 ayı anne karnında içi sıvı dolu bir
kesede geçirir. Bu sıvı amniyon sıvısıdır. Bu sıvı pek çok özelliği ile
bebeği dış dünyaya hazırlar.
Bebek bu sıvı içinde dış dünyaya alışmak için hareket eder. Düzenli
olarak bu sıvıyı içer, dili tat almaya, bağırsakları emilime, böbrekleri
de süzme işine alıştırılır. Bu sıvı aynı zamanda dışarıdan gelecek
darbelere karşı da bebeği korur. Çünkü sıvılara herhangi bir yönden
gelen basınç her tarafa eşit olarak dağıtılır.Amniyon sıvısı anne sağlığı için de önemlidir. Sıvı içinde yüzen bebek anne rahmine ağırlık yapmaz ve bu sayede normal gelişimini tamamlayabilir.
HAZIRLIKLAR TAMAMLANIYOR
Cenin giderek dış dünyaya hazır hale gelirken, organlar arasında
olağanüstü bir işbölümü yapılır. Yapılacak işler ve gelişmeler dünyanın
şartlarına göre belirlenmiştir. Anne karnında kullanılmayan gözler
dünyadaki ışık şiddetine, kulaklar da dünyadaki seslerin özelliklerine
göre inşa edilir. Aynı şekilde, mide ve diğer sindirim organları
dünyadaki besin maddeleriyle uygun çalışabilecek bir fizyolojik sistemle
donatılır. Sindirim sisteminde görev alan hücreler hiç tanımadıkları
yiyecekleri analiz etmeye ayarlı bir şekilde programlıdır.
Karbonhidratları, proteinleri, yağları analiz etme yeteneğinin yanı sıra
hangisinin hangi organ için gerekli olduğunu bilebilecek ve bu
besinlerin vücudun diğer hücrelerine gönderilmesini sağlayacak bir
programa sahiptirler.
Cenin bu yönüyle planlı ve programlı bir şekilde dış dünyaya
hazırlanmaktadır. Burada bir kez daha dikkat çekmek gerekir ki, yeni bir
insanın bedenini oluşturan bu organlar ve hücreler, hiç görmedikleri,
hiç duymadıkları, hiç şahit olmadıkları bir ortam için hazırlık
yapmaktadırlar. Annenin bedeninden ayrıldıktan sonra kendilerini nasıl
bir ortamın beklediğini bilir şekilde bir gelişim göstermektedirler.
Elbette bunu hücrelerin kendi “ileri görüşlülükleri” ile başardıklarını
iddia etmek mümkün değildir. Bebeği oluşturan hücrelerin bu şuurlu ve
bilinçli hazırlıkları, onlara Allah tarafından ilham edilen, üzerinde
düşünülmesi gereken önemli bir yaratılış delilidir.Hamileliğin son aylarında cenin önemli oranda kilo almaya başlar. Bunun nedeni, yağ dokusunun oluşmaya başlamasıdır. Kahverengi özel bir yapıya sahip olan bu yağ tabakasını üreten hücreler, ceninin özellikle belirli bölgelerinde, ensesinde, böbreklerinin çevresinde ve göğüs kemiğinin arkasında bu tabakanın oluşmasını sağlarlar. Bu özel yağ tabakalarının görevi doğduktan sonraki ilk aylarda bebeğin vücut ısısını yüksek tutmaktır. Ayrıca bu yağlar yedek besin görevini de görürler. Bu da, söz konusu yağ tabakalarını üreten hücrelerin, kendilerine ilham edilen görevleri kusursuzca yerine getirdiklerinin bir başka delilidir.
Bu arada beyaz yağlar da ince bir tabaka halinde oluşmaya başlarlar. Böylece yağ, ceninin derisinin altını bir tabaka halinde sarar. Derialtı yağ tabakalarının yanında deriyi içinde bulunduğu sıvıdan koruyan bir başka yağın üretimi de yine deri hücreleri tarafından yapılır. Bu yağların oluşumu son derece önemlidir, çünkü deri ile su arasına yağ tabakası girecek ve bu şekilde suyun cenin üzerindeki olumsuz etkisini ortadan kaldıracaktır. (http://www.insaninyaratilisi.com/)
YENİ BİR DÜNYAYA DOĞRU
Bebeğin, yeni bir dünya için tüm hazırlıkları tamamlandığında amniyon
sıvısı da doğum için hazırlık yapmaya başlar. Rahim ağzını genişletecek
su kesecikleri oluşturur. Bu keseler hem rahmin ağzını genişleterek,
bebeğin doğum esnasında sıkışmasını engeller hem de doğum başlangıcında
delinip içlerindeki sıvılarla bebeğin geçeceği yolu kayganlaştırıp
mikropları öldürürler.
Bu arada bebek de dışarı çıkış için en uygun hali yani başın rahim
boynuna sokulduğu pozisyonu alır. Peki, bebek doğum için en uygun
pozisyonun bu olduğunu, daha önemlisi doğum zamanın geldiğini nasıl
bilir? Henüz şuuru tam oluşmamış bir varlığın böylesine şuurlu
davranışlar sergilemesi elbette onun, kendi iradesiyle değil, yaratıcısı
olan Allah’ın ilhamıyla hareket ettiğinin apaçık göstergesidir. Allah,
bunu Kuran’da şöyle bildirir:Ey insanlar, eğer dirilişten yana bir kuşku içindeyseniz, gerçek şu ki, biz sizi topraktan yarattık, sonra bir damla sudan, sonra bir alak’tan (embriyo), sonra yaratılış biçimi belli belirsiz bir çiğnem et parçasından; size (kudretimizi) açıkça göstermek için. Dilediğimizi, adı konulmuş bir süreye kadar rahimlerde tutuyoruz. Sonra sizi bebek olarak çıkarıyoruz, sonra da erginlik çağına erişmeniz için (sizi büyütüyoruz). Sizden kiminizin hayatına son verilmekte, kiminiz de, bildikten sonra hiçbir şey bilmeme durumuna gelmesi için ömrün en aşağı ucuna (yaşlılığa) geri çevrilmektedir. Yeryüzünü kupkuru ölü gibi görürsün, fakat biz onun üzerine suyu indirdiğimiz zaman titreşir, kabarır ve her güzel çiftten (ürünler) bitirir. (Hac Suresi, 5)
Dünya üzerindeki tüm insanlar, küçük bir sperm hücresi olarak anne
rahmine atılmışlar, buradaki özel yaratılmış şartlar sayesinde
yumurtayla birleşmiş, ardından tek bir hücre olarak hayata
başlamışlardır. Siz de bu süreci yaşadınız; anneniz, babanız,
kardeşiniz, arkadaşlarınız, tanıdığınız ve tanımadığınız tüm insanlar,
üstelik yalnızca şu an yaşayanlar değil, ilk insandan bu yana yaşamış
her insan anlattığımız mucizevi aşamalardan geçti.
İnsanların kendi varlıklarından en ufak bir haberleri bile olmadığı
aylar boyunca, Allah onların bedenlerini şekillendirdi, onları tek bir
hücreden düzgün birer insan olarak yarattı. Bu gerçeği düşünmek, dünya
üzerindeki her insanın görevidir.Sizin de göreviniz, nasıl var olduğunuzu düşünmek ve sizi yaratan Allah’a şükredici olmaktır. Unutmayın ki, bedeninizi bir kez yaratmış olan Rabbiniz, sizi ölümünüzden sonra bir kez daha yaratacak ve hesaba çekecektir. Bu, sonsuz güç sahibi olan Allah için çok kolaydır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder