Bir otomobili tek bir motor yürütür. Uçakları ise 1, 2
veya 4 motor uçurur. Peki bir kitabı elinizde tutmanızı veya tek bir
adım atmanızı kaç motor sağlamaktadır?
“Milyarlarca küçük motor”
Milyarlarca küçük mikroskobik motor -şu anda ne yapıyorsanız yapın-
sizin bu hareketi yapabilmeniz için ihtiyacınız olan gücü üretirler. Söz
konusu motorlar “kas lifleriniz”dir.
Vücudunuzda 6 milyardan fazla motor vardır. Bu küçük motorlar size su
içirir, araba kullandırır, yürütür, konuşturur, kalbinizi attırır,
gözünüzü kırptırır, nefes aldırır, yemek yedirir, boynunuzu çevirmenizi
sağlar… Hatta bu satırları okurken, gözünüzün satırları takip edebilmesi
için soldan sağa hareket etmesi bile bu küçük motorların sağladığı güç
sayesinde gerçekleşir.
Kaslardaki motorların büyüklüğü
kullanıldıkları yere göre değişir. Bazı motorların büyüklükleri
santimetrenin yüzbinde biri kadarken bazı motorların büyüklükleri ise 3
santimetreyi bulur.
Küçük motorlar yani kas lifleri biraraya gelerek büyük güç tribünlerini
yani kasları oluşturur. Örneğin kolunuzu kasmanızı sağlayan ön kol kası
milyonlarca küçük motorun biraraya gelmesiyle oluşmuştur.
|
İnsan vücudunda irili ufaklı
400′ün üzerinde güç tribünü bulunmaktadır. Bazı kaslar örneğin göze
giren ışık miktarını ayarlayan kaslar, küçüktür. Bazı kaslar da -insan
ağırlığını taşıyan bacak kasları gibi- büyüktür. Ancak büyük veya küçük
her kasın çalışma prensibi aynıdır: Milyarlarca küçük motor birarada
çalışarak kasların hareket etmesini sağlar. Örneğin elinize bir kalem
alıp, gözlerinizle yazdıklarınızı takip etmeniz esnasında bu motorların
oluşturduğu 100′den fazla kas faaliyete geçer. Prentice Hall Science,
Human Biology and Health, s. 39
Bedenimizdeki bütün kasların çalışma sistemi son derece hassas
sınırlarla belirlenmiştir. Ayrıca hareket edebilmemiz için kaslarımızın
belli bir uyumla çalışması gerekmektedir. Kasların en önemli
özelliklerinden bir tanesi de yaşamımızı devam ettirmemizi sağlayan bir
kontrol sistemine bağlı oluşlarıdır.
KASLARDAKİ KONTROL SİSTEMİ
İnsan vücudundaki kaslar, kontrol edilebilen kaslar (istemli) ve kontrol edilemeyen kaslar (istemsiz) olarak ikiye ayrılır.
Kontrol edilebilen kasları hareket ettirebilmek için düşünmeniz ve karar
vermeniz gerekir. Örneğin kolunuzu bükmek istediğinizde, beyninizden
gelen emir doğrultusunda kaslar bir miktar kasılır ve hareket
gerçekleşir.
İstemsiz çalışan kasların kontrolü ise bizim isteğimize bağlı değildir. İstemsiz kasların görevleri çok hayati olduğu için bu kasların kasılmaları ve gevşemeleri özel bir sistem (otonom sinir sistemi) tarafından kontrol edilir. Bu yüzden kalbiniz, mideniz ve bağırsaklarınız görevlerini sizin iradeniz dışında gerçekleştirirler. Bu insan hayatı için alınmış son derece hayati bir tedbirdir.
İstemsiz çalışan kasların kontrolü ise bizim isteğimize bağlı değildir. İstemsiz kasların görevleri çok hayati olduğu için bu kasların kasılmaları ve gevşemeleri özel bir sistem (otonom sinir sistemi) tarafından kontrol edilir. Bu yüzden kalbiniz, mideniz ve bağırsaklarınız görevlerini sizin iradeniz dışında gerçekleştirirler. Bu insan hayatı için alınmış son derece hayati bir tedbirdir.
|
Şu andan itibaren söz konusu kasların kontrolü size
bırakılsaydı acaba ne olurdu? Vücudunuzdaki istemsiz kaslardan tek
birinin örneğin kalp kasınızın denetiminin sizde olduğunu varsayalım. Bu
durumda bütün vaktinizi -başka hiçbir iş yapmadan- kalp kasınızın
kasılması ve gevşemesi konusuna ayırmanız gerekecekti. Çünkü kalp kası,
çalışmasında bir an bile aksama olmaması gereken bir kastır. Bu, uykuya
daldığınız anlar için de geçerli olan bir durumdur. Kalbiniz uyuduğunuz
vakitlerde de çalışır ancak hızı yavaşlar. Bu nedenle kalp kasınızın
çalışma hızını da değişen durumlara göre ayarlamanız gerekecektir.
Görünen odur ki uykuya daldığınız anda -artık kalbinizin çalışmasını
denetleyemeyeceğiniz için- yaşamınızı yitirmeniz kaçınılmaz bir son
olacaktır.
Sadece tek bir örnek bile kaslarda belirlenmiş olan sınırların ne kadar hikmetli ve ne kadar kusursuz olduğunun anlaşılması için yeterlidir.
Sadece tek bir örnek bile kaslarda belirlenmiş olan sınırların ne kadar hikmetli ve ne kadar kusursuz olduğunun anlaşılması için yeterlidir.
Vücutta istemli ve istemsiz çalışan kasların varlığından bahsetmiştik.
Bunun yanısıra insan vücudundaki bazı kaslar da kimi zaman kişinin
kontrolünde, kimi zaman da kontrol dışında çalışırlar. Örneğin göz
kapağınızı hem isteyerek hem de iradeniz dışında refleks olarak açıp
kapayabilirsiniz. Bundan başka diyafram kası da istendiği zaman kontrol
edilebilen bir kastır. Ancak günlük hayatta otomatik olarak çalışır ve
nefes alıp vermenizi sağlar.
Bunlara benzer daha pek çok kasın kendine özgü bir çalışma şekli vardır. İnsan bunların çoğunun ne gibi şartlar altında nasıl işlediklerinden, hızlarından ya da ne zaman çalışıp ne zaman dinlenmeleri gerektiğinden, nasıl enerji toplayacaklarından haberdar dahi değildir. Vücutta yaratılmış olan mükemmel kontrol sistemi sayesinde bunları düşünmek zorunda da değildir. Kendisine verilmiş olan bu büyük kolaylık karşısında insana düşen yalnızca sonsuz bir şefkat ve merhamet sahibi olan Rabbine şükretmek ve Allah’ın hoşnut olacağı davranışlarda bulunmaktır.
Bunlara benzer daha pek çok kasın kendine özgü bir çalışma şekli vardır. İnsan bunların çoğunun ne gibi şartlar altında nasıl işlediklerinden, hızlarından ya da ne zaman çalışıp ne zaman dinlenmeleri gerektiğinden, nasıl enerji toplayacaklarından haberdar dahi değildir. Vücutta yaratılmış olan mükemmel kontrol sistemi sayesinde bunları düşünmek zorunda da değildir. Kendisine verilmiş olan bu büyük kolaylık karşısında insana düşen yalnızca sonsuz bir şefkat ve merhamet sahibi olan Rabbine şükretmek ve Allah’ın hoşnut olacağı davranışlarda bulunmaktır.
Kendisine Rabbinin ayetleri öğütle hatırlatıldığı zaman, sırt
çeviren ve ellerinin önden gönderdikleri (amelleri)ni unutandan daha
zalim kimdir? Biz gerçekten, kalpleri üzerine onu kavrayıp anlamalarını
engelleyen bir perde (gerdik), kulaklarına bir ağırlık koyduk. Sen
onları hidayete çağırsan bile, onlar sonsuza kadar asla hidayet
bulamazlar. (Kehf Suresi, 57)
YÜKSEK VERİMLİ MOTORLAR
Daha önce kas liflerini motor olarak nitelendirmiştik. Gerçekten de kas
lifleri %25 verimle çalışan mekanizmalardır ki, bu modern otomobil
motorlarının verimine yaklaşık olarak eşdeğer bir orandır.
Peki kas lifleri nasıl çalışırlar? Bu sorunun cevabını yine motor benzetmesini yaparak verelim.
Eğer bir motor varsa, öncelikle bu motoru çalıştıracak yakıta ihtiyaç vardır. Kasların yakıtı ise kan dolaşımı ile taşınan şekerdir (glikojen). Kasların içinde bu yüksek oktanlı benzinin (glikojenin) bir kısmı depo edilir. Otomobillerin motorunda hareketi sağlamak için pistonların içine yakıt püskürtülür. Dışarıdan sağlanan bir kıvılcım buharlaşmış benzini ateşler, piston hareket eder ve bir patlamalar serisine karşılık olarak hareket süreklilik kazanır. Elbette ki bunların tümü endüstriyel bir tasarımın sonucunda motorlara kazandırılmış olan özelliklerdir.
Eğer bir motor varsa, öncelikle bu motoru çalıştıracak yakıta ihtiyaç vardır. Kasların yakıtı ise kan dolaşımı ile taşınan şekerdir (glikojen). Kasların içinde bu yüksek oktanlı benzinin (glikojenin) bir kısmı depo edilir. Otomobillerin motorunda hareketi sağlamak için pistonların içine yakıt püskürtülür. Dışarıdan sağlanan bir kıvılcım buharlaşmış benzini ateşler, piston hareket eder ve bir patlamalar serisine karşılık olarak hareket süreklilik kazanır. Elbette ki bunların tümü endüstriyel bir tasarımın sonucunda motorlara kazandırılmış olan özelliklerdir.
|
Ancak bir kas hücresinin endüstriyel tasarımı bundan çok
daha üstündür. Bu küçük motor hem kıvılcım (ateşleme), hem de piston
fonksiyonlarını yerine getirir. Hücre şeker molekülünün içindeki
enerjiyi ortaya çıkarır ve ortaya çıkardığı bu enerjiyi yine kendi
kasılmasında kullanır. Yani hem kimyasal bir molekülden enerjinin açığa
çıkması hem de bu enerjinin fiziksel güce dönüştürülmesi kas hücresinde
gerçekleştirilir.
Kas hücresinde üretilen enerji, kası oluşturan proteinleri etkiler.
Proteinler birbirlerini çekerler ve hücre kasılarak kısalır. Binlerce
hücrenin beraber bu hareketi yapması sonucunda bütün bir kas dokusu
kasılmış ve kısalmış olur. Tendonlarla (kas kirişleri) kemiklere bağlı
olan kaslar bu kısalma sayesinde kemiği çekerler.
Söz konusu kasılma oldukça büyük bir güç üretir. Örneğin açık olan bir
kolun dirsekten bükülmesi için, önkol kaslarının 2 cm kasılması
yeterlidir. Bu kasılma ön kol kemiğini çekecek ve bütün kolun
bükülmesine yol açacaktır.
Hareket etmek için kullandığımız kasların tümünün işleyişi bu sıralama
dahilinde gerçekleşir. En basit hareketlerden biri olan gözümüzü açıp
kapamak için bile çok sayıda kasımızın çalışması gerekir.
KASLARDAKİ MOTORLARI ÇALIŞTIRAN KONTAĞIN ÇEVRİLMESİ
Siz kolunuzu kasmak istediğiniz anda beyninizden bir elektrik sinyali
yola çıkar. Bu karmaşık yolculuk sırasında sinyal öncelikle omuriliğe
uğrar. Oradan da mesajın iletilmesi gereken organa doğru hızla yol alır.
Elektrik akımı kas yüzeyi üzerinden geçer ve kası oluşturan milyonlarca
motorun -kas lifinin- adeta kontağını çevirir. Uyarıyı alan lifler
derhal tepki verir ve kasılırlar. Sonuç olarak kol kası bütün olarak
kasılır ve kol dirsekten bükülür. Tüm bu işlemler biz ancak gözümüzü
açıp kapayıncaya kadar biter. Bütün kontak anahtarlarının çevrilmesi
saniyenin binde biri gibi çok kısa bir zamanda gerçekleşir. Yani
kaslardan geçen elektrik akımı saniyenin binde biri (1 milisaniye) kadar
bir hızla ilerleyerek kas liflerinin kontağını çevirir.
Kaslara ulaşan emirler sinir sisteminde üretilmiş ve yine sinir
sisteminde taşınmıştır. Bu yüzden kas sistemi bir bakıma sinir
sisteminin emri altında çalışır. Kasların uyum içinde çalışmaları
vücuttaki koordinasyon sayesinde gerçekleşir.
VÜCUTTAKİ HABER ALMA AĞI
Koordinasyonun ilk şartı doğru bilgi teminidir. Ancak doğru bilgilerin
elde edilmesiyle yeni değerlendirmeler yapılabilir. Kasların doğru
çalışabilmesi için vücutta muhteşem bir haber alma ağı mevcuttur.
Koordine edilmiş bir hareketi yapabilmek için herşeyden önce o hareketle
ilgili vücut organlarının konumlarının ve birbirleriyle ilişkilerinin
bilinmesi gereklidir. Bu bilgi gözlerden, iç kulaktaki denge
mekanizmasından, kaslardan, eklemlerden ve deriden gelir. Her saniye
milyarlarca bilgi işlenir, değerlendirilir ve bunlara göre yeni kararlar
verilir.
|
Bilgiyi sağlayacak milyonlarca verici vücudun içine
yerleştirilmiştir. Kasların ve eklemlerin içinde vücudun o anki konumuna
ait bilgileri veren milyarlarca küçük mikroreseptör (mikro algılayıcı)
vardır. Bu algılayıcılardan gelen mesajlar, merkezi sinir sistemine
ulaşır ve burada yapılan değerlendirmeye göre kaslara yeni emirler
verilir.
Bu koordinasyon için daha açık bir örnek inceleyelim. Yalnızca elinizi
havaya kaldırmanız için omzunuzun bükülmesi, “biceps” ve “triceps”
denilen ön ve arka kol kaslarınızın sırayla kasılıp gevşemesi,
dirseğiniz ve bileğiniz arasında bulunan kasların bileğinizi
döndürmeleri, eli ve parmakları kontrol eden kasların devreye girip
elinize gerekli şekli vermeleri gerekir. Hareketin her aşamasında
kasların içindeki milyonlarca alıcı, her an kasların konumlarını merkeze
bildirir. Merkezden de kaslara bir an sonra ne yapmaları gerektiği
bildirilir. Tabi insan başdöndürücü bir hızda gerçekleşen bu kimyasal ve
fiziksel reaksiyonlardan habersizdir, yalnızca elini kaldırmak ister ve
kaldırır.
|
Konuşmak için de özel bir çaba harcamayız. İstediğimiz
sözcüklerin ağzımızdan dökülmesi için, ses tellerinin hangi açıklıkta,
ne kadar titreşmesi gerektiğini, ağzımızdaki, dilimizdeki, boğazımızdaki
yüzlerce kastan hangilerini, hangi sıra ile kaç defa, ne oranda kasıp
gevşeteceğimizi, ciğerlerimize kaç santimetreküp hava alıp, bu havayı
hangi hız ve aralıklarda boşaltmamız gerektiğini oturup hesaplamayız.
Sinir sistemi yalnızca kaslardan değil aynı zamanda iç organların
durumlarından ve çalışmalarından da haberdardır. Bu bilgiler de işlenir
ve gerekli önlemler alınır. Siz uykudayken bile hayati organlarınız
sinir sisteminin bir bölümünden -alt beyin ve omurilikten- gelen emirler
sayesinde çalışmaya devam eder. Kalbiniz atar, akciğerleriniz çalışır
ve nefes alırsınız.
Vücudun çalışma sisteminde hiçbir bilgisayarın ulaşamayacağı bir
bilgi-işlem hızı vardır. En basit bir işten en zor işlere kadar her ne
yaparsanız yapın vücudunuzda akıl almaz hesaplamalar yapılır.
Açıkça görülmektedir ki, bu anlatılanların hepsi sonsuz kudret
gerektiren bir yaratılış sonucunda gerçekleşir. Bu sonsuz kudret ise tüm
evreni yaratmış olan üstün güç sahibi Allah’a aittir.
… Hayır, göklerde ve yerde her ne varsa O’nundur, tümü O’na gönülden boyun eğmişlerdir. (Bakara Suresi, 116)
KASLARIN UYUM İÇİNDE ÇALIŞMASI
Küçük bir tebessüm veya basit bir gülümsemenin sağlanması için 17 kas
aynı anda, doğru görevi yaparak çalışmak zorundadır. 17 kastan bir
tanesi çalışmasa veya görevini yanlış yapsa gülümseme gerçekleşmez
üstelik yüzdeki ifade de anlamsızlaşırdı.
İnsan yüzünde yalnızca mimik yapmakla görevli 28 ayrı kas bulunur. Bu
kasların çeşitli kombinasyonlarda kasılmasıyla, binlerce yüz ifadesi
yapılabilir. Kızgınlık, şaşkınlık, rahatlık, zevk alma gibi ruhsal
durumların her birinin insan yüzüne yansıyan ve kaslar tarafından
şekillendirilen bir ifadesi vardır.
Basit bir adım için ayaklarda ve sırtta bulunan 54 ayrı kasın uyum
içinde çalışması gerekir. Bir gülü tutmak ya da bir bardak su içebilmek,
27 kemik ve bunlara yön veren mükemmel bir kas ve sinir sisteminin
yardımıyla gerçekleşir.
|
İnsan rahatlıkla yapabildiği gülme, konuşma, gözünü açıp
kapama, yürüme, koşma gibi vücut fonsiyonlarına alışmış olabilir ancak
bu bilgileri okuyan her insan bir kere daha durup düşünmelidir. Tüm
kasları, kemikleri, hücreleri kısacası vücudundaki her türlü detay ondan
bağımsız işlemektedir. İnsan kendi vücuduna yeni bir organ eklemeye güç
yetiremez. İnsan vücudundaki sistemlerin pek çoğunun benzerlerini
yapmak bile günümüz teknolojisine rağmen henüz mümkün olmamıştır. Bu
nedenle insan gülümseyebildiği her anda bunu vücudundaki kusursuz
sisteme yani bu sistemi onun için yaratmış olan Allah’a borçlu olduğunu
bir an bile aklından çıkarmamalı ve bunun için şükretmelidir.
|
Allah insanı kusursuz bir şekilde yaratmıştır. Ayetlerde
bildirildiği gibi “bir düzen içinde biçim vermiştir.” İnsan vücudu
Allah’ın gücünü ve sonsuz ilmini kanıtlayan delillerden biridir. Aklını
ve vicdanını kullanabilen herkes bu açık gerçeği görür.
Ey insan, ‘üstün kerem sahibi’ olan Rabbine karşı seni
aldatıp-yanıltan nedir? Ki O, seni yarattı, ‘sana bir düzen içinde biçim
verdi’ ve seni bir itidal üzere kıldı. Dilediği bir surette seni tertib
etti. (İnfitar Suresi, 6-8)
|
KASLARIN KASILMASI NASIL GERÇEKLEŞİYOR?
Her hareketimiz için enerji gereklidir. Kandaki glikoz, bir makineyi
çalıştıran yakıt gibi bu enerjiyi sağlar. Asıl kimyasal işlem ise
glikozun karbondioksit ve suya ayrışmasıdır. Bu işlem sırasında açığa
çıkan enerji kas proteinleri tarafından büzülmek amacıyla kullanılır. Bu
kimyasal reaksiyon hayli fazla miktarda oksijen gerektirir. Oysa bu
oksijen miktarı, kolay kolay sağlanamaz. Kaslar, bu sorunu aşabilmek
için glikozu oksijenin yardımı olmadan laktik aside dönüştürme
yeteneklerini kullanırlar. İşte gerekli olan enerji de bu işlem
sırasında açığa çıkar.
Kaslarımızı çalıştırmamızın, onları kullanmamızın da elbette bir sınırı
vardır. Bu sınır zorlandığında, hareket önce zorlaşır sonra da
olanaksızlaşır. Bunun nedeni, kasların kasılmasıyla bir süre sonra kas
dokusunda laktik asit birikmesi ve aşırı çoğalan laktik asidin kasları
yorması ve kramplara yol açmasıdır.
Kaslardaki laktik asitten kurtulmak için oksijen gereklidir. Bu nedenle
aşırı yorgunluktan sonra hızla solumaya başlarız. Kasta yorgunluğa yol
açan bu madde, kanın taşıdığı oksijenle temizleninceye kadar kas
çalışamaz.
Kolumuzu kaldırmak istediğimizde dirseğimiz bükülür, yemek yemek
istediğimizde çene kaslarımız çalışır, hızla bir yere koştuğumuzda bacak
kaslarımız harekete geçer, üstelik yorulduklarında kaslarımız hemen
gereken tedbirleri alır.
Tüm bu anlatılanlar vücudumuzda her saniye bizim bilgimiz dışında birçok
faaliyetin gerçekleştiğini, üstelik bunları yapanların da
kaslarımızdaki mikroskobik hücrelerin olduğunu göstermektedir.
|
|
DAMARLARIN GEVŞEMESİNİ SAĞLAYAN MUCİZE MOLEKÜL:
NİTRİK OKSİT
1998 yılında Nobel Fizyoloji ve Tıp Ödülü’nü paylaşan üç bilim adamı
damarda salgılanan nitrik oksit (NO) adlı molekülün gevşetici bir
özelliğe sahip olduğunu keşfettiler. Bu molekül sayesinde damarın duvar
gerginliği düzenlenmektedir. Ancak nitrik oksit bu işi tek başına
yapmaz. O, damar duvarının gevşetilmesinde bir aracı olarak görev yapar.
Bu zincirleme işlemin nasıl geliştiğini daha iyi anlayabilmek için
yandaki şemayı inceleyebilirsiniz. Damarın gevşemesi için öncelikle
kanda bulunan bazı uyarı iletici hormonlar devreye girerler.
Bunlar damar zarındaki alıcılara bağlanarak bu işlemi
başlatırlar. Bunu ilk domino taşının düşmesiyle diğer tüm taşların
birbirini etkileyerek sırayla düşmesine benzetebiliriz. İlk taş harekete
geçtikten, yani kandaki uyarı iletici hormon damar zarındaki alıcılara
bağlandıktan, hemen sonra hücre zarı ne yapması gerektiğini “anlar” ve
nitrik oksit üretmeye başlar. Üretildikleri anda ne yapmaları
gerektiğini “bilen” nitrik oksit moleküllerinden bazıları hızla damar
düz kas hücrelerine gelirler. Burada hücreye girerek GTP adlı enzimle
birleşirler. Bu, ikinci aşamadır. Ancak damarın gevşemesi için bir
sonraki aşamaya geçilmesi gerekmektedir. Nitrik oksit GTP ile
birleştikten sonra cGMP isimli bir başka enzim üretilmeye başlar.
Elbette üretilen bu yeni maddenin de bu zincirde bir görevi vardır ve
bunu gerçekleştirmek için miyozine giderek, onu harekete geçirir.
Miyozin, kas hücrelerinin kasılıp gevşemesi için gerekli olan bir
etkendir. Artık son aşamaya gelinmiştir. Miyozinin de harekete
geçmesiyle son taş da düşer ve kas hücreleri gevşer.
Şimdi bu aşamaların tümünü bir kez daha zihninizde canlandırın. Dikkat
edilirse bu işlemde rol alan hormon ve hücreler bilinçli bir şekilde
hareket etmektedirler. Kandaki uyarı iletici hormonlar damar zarında
kendileri için uygun olan yere giderek, o bölgeyi etkilerler ve bu
süreci başlatırlar. Bundan sonraki işlemlerde de aynı bilinç
gözlenmektedir. Her uyarı, kapkaranlık insan bedeninin içinde asla
yolunu şaşırmadan, hep doğru yere giderek başarılı bir sonuç elde eder.
Peki ama hücreler, hormonlar ve moleküllerin bu şuurlu hareketleri nasıl
gerçekleşmektedir? Bu bilinç kendilerine ait olabilir mi? Elbette
olamaz. Ama bir hücrenin ne zaman, ne üreteceğini ona bildiren, hormonun
veya molekülün doğru adrese gidebilmesi için onlara yolu gösteren,
adresin doğru olduğunu bildiren, kısaca tüm bunları yönlendiren bir akla
ve şuura ihtiyaç vardır. Bu sonsuz akıl, hücreyi, hormonları,
molekülleri yaratan, ne şekilde hareket etmeleri gerektiğini onlara
ilham eden Allah’a aittir.
1- Uyarı iletici veya hormon, atardamar üzerinde bulunan alıcılara
bağlanır. Bu bağlanmanın ardından nitrik oksit (NO) açığa çıkar.
2- Endotel tabakadaki NO molekülleri düz kaslara doğru ilerler ve burada guanil siklaz (GC) enzimini harekete geçirirler. 3- GC, guanozin trifosfatı (GTP) siklik guanozin monofosfata çevirir (cGMP). 4- cGMP, kalsiyum iyonlarının hücredeki depo alanlarına gitmesine neden olur. Azaltılmış konsantrasyonlu kalsiyum iyonları (Ca++), aktin ve miyozinin kayarak birbirlerinden ayrılmalarını sağlayan hücresel reaksiyonları gerçekleştirir. 5- Düz kas hücreleri gevşer. 6- Kan damarları genişler. |
İnsan vücudundaki yüzlerce kasın her birinin uzunluğu, kaldırma gücü,
hassas işlem yapma kabiliyeti, esneklik gibi özellikleri kendine
özgüdür.
Vücuttaki kaslar göz kırpmak gibi basit bir
işlemden, büyük ağırlıkların kaldırılmasına kadar birçok farklı görevi
yerine getirirler. Göz kasları yapı itibariyle kol kaslarından ya da
bacak kaslarından çok farklıdır. Ancak hepsindeki ortak özellik, bütün
kasların çok yüksek bir verim, kusursuz bir uyum ve büyük bir güç
üreterek çalışmalarıdır. Bir insanın bütün kaslarının toplam gücü
oldukça fazladır. Öyle ki vücuttaki tüm kasları birarada kullanmak
mümkün olsaydı büyük bir kamyonu bir anda kaldırabilecek bir güce sahip
olabilirdik. John Farndon ve Angela Koo, Human Body Factfinder, s. 91
|
İlerleyen bölümlerde detaylı olarak ele alınacağı gibi
kasların her birinin farklı özelliklerde olması çok açık bir tasarımın
varlığını göstermektedir. İnsan vücudunda her kasın gerekli olan yerde
bulunması, büyüklüğünün, esnekliğinin, kapasitesinin birbirinden farklı
ancak hepsinin yerli yerinde olması tesadüflerle açıklanamayacak bir
durumdur. Her kas vücuttaki gerekli yerlere tam da gereken özelliklerle
birlikte yerleştirilmiştir. Örneğin göz kasının özelliklerinin kol
kasında olmasının hiçbir anlamı yoktur. Ya da istemsiz çalışan kalp
kasımızın bir benzerinin bacaklarımızdaki kaslarda olması insan için
yarar değil zarar getirirdi. Ancak bunların hiçbiri olmaz. İnsan
bedenindeki her kas tam olması gereken yerde ve özelliklerdedir.
Herhangi bir şeyi kaldırmak istersek, merkezi sinir sistemi, en doğru
büzülmeyi sağlayabilmek için, kol kaslarının o anki uzunluğunu, durumunu
ve gerilimini bilmek zorundadır. Kol, kaldırmak istenen maddeye
uzandığında merkezi sinir sistemi büzülmeyi durdurmalı ancak cismi
tutmaya yarayacak el kaslarını harekete geçirmelidir. Cismi tuttuktan
sonra da kolun uzaklaşmasını sağlamak için gerekli olan bilgiler, “kas
iliği” denilen özel duyu organlarına iletilmelidir. Eğer bizim hareket
etmemiz için gerekli olan kimyasal mekanizma herhangi bir etki ile
engellenirse bu durum “felç”le sonuçlanır.
Felç, kaslara uzanan sinirlerin iflas etmesinden dolayı o organın
işlevini yitirmesi durumudur. Örneğin kolu felçli olan biri onu
kesinlikle oynatamaz. Kola uzanan sinir hücreleri işlevini yitirmiştir
ve kasların kasılması için beyinden gelen komutu gereken yerlere
iletemezler. Böylece insanın en çok ihtiyacı olan organlarından biri
olan kol, yerinde sağlam olarak dursa da görevini yapamaz.
Tek bir sinir hücresinin dahi uyarıyı iletmemesi bir organın
çalışamaması için yeterlidir. Dolayısıyla bu sistemin tek bir parçası
eksik olsa sistem çökecektir. Ayrıca buraya kadar anlatılanlarda da
görüldüğü gibi kasların çalışmasında aşama aşama bir bilgi vardır.
Bilginin olduğu yerde ise akıl vardır. Omurilik bağlantılı çalışan bu
sistemdeki bütün elemanların gelen mesajları anlayarak uygulamaya
geçirebilmeleri akıl gerektiren bir durumdur. Söz dinleyen kaslar gelen
emirlere göre hareket etmektedirler. Üstelik bazı kaslarımız bizim
isteğimizle çalışır. Yani bu kasların harekete geçmesi için öncelikle
bizim ne düşündüğümüzü bilmeleri gerekir.
Böyle düşünüldüğünde kasların sahip oldukları bilginin, aralarındaki
bağlantıyı sağlayan sistemin ya da aklımızdan geçeni okuyabilme
yeteneklerinin tesadüflerle ortaya çıkamayacağı açıkça ortaya
çıkmaktadır. Kas hücrelerin akıl gösteremeyecekleri de açıktır.
İnsan ilk ortaya çıktığı andan itibaren bu sistem vardır ve eksiksiz
olarak çalışmaktadır. İlk insanın kasları da bu bilgilere sahiptir,
bundan sonra dünyaya gelecek olan insanların kaslarında da bu bilgiler
olacaktır.
Çünkü Allah insanı mükemmel bir düzen içinde yaratmıştır. Öğrendiğimiz her bilgi bizi Allah’ın yüceliğine ve üstün kudretine götürür.
Çünkü Allah insanı mükemmel bir düzen içinde yaratmıştır. Öğrendiğimiz her bilgi bizi Allah’ın yüceliğine ve üstün kudretine götürür.
Allah, yeryüzünü sizin için bir karar, gökyüzünü bir bina kıldı;
sizi suretlendirdi, suretinizi de en güzel (bir biçim ve incelikte)
kıldı ve size güzel-temiz şeylerden rızık verdi. İşte sizin Rabbiniz
Allah budur. Alemlerin Rabbi Allah ne yücedir. O, Hayy (diri) olandır.
O’ndan başka İlah yoktur; öyleyse dini yalnızca Kendisi’ne halis
kılanlar olarak O’na dua edin. Alemlerin Rabbine hamdolsun. (Mümin
Suresi, 64-65)
HAREKET KOLAYLIĞININ NEDENİ: KUSURSUZ UYUM
İnsan vücudundaki kasların hareketi her zaman tek yönlüdür. Örneğin ön
kol kası kolu büker, ama tekrar eski haline döndüremez. İşte bu durumda,
arka kol kası devreye girer ve kolu çeker. Böylece kol eski haline
gelir. Bu kaslar sırayla çalışmak zorundadırlar. Aksi takdirde biri
çalışırken diğeri de devreye girerse kol hareket edemez. Vücuttaki
kusursuz koordinasyon vücuttaki kasların çalışma sıralarını da ayarlar.
Kasın ürettiği gücün harekete dönüşmesindeki en önemli etken kuşkusuz ki
kemiklerdir. Kas kasılırken, kemikleri çeker ve onların hareket
etmesini sağlar. Kaslar, kemiklere öylesine mükemmel bir şekilde
bağlanmışlardır ki hem esneyebilir, hem de kasılabilirler. Eğer kemik
olmasaydı kasın ürettiği güç harekete dönüşmezdi. Aynı şekilde eğer
kaslar olmasaydı kemikler hareket edemezlerdi.
İnsanın hareket edebilmesi için toplam 200′ün üstünde kemik ve 400′ün
üstünde kas mükemmel bir koordinasyon içinde çalışır. Kemikler harekete
imkan tanıyacak en ideal dizaynda birbirlerine eklenmişlerdir. Kaslar da
kemikleri en rahat hareket ettirecek şekilde yerleştirilmişlerdir. Açık
bir tasarım bu iki sistemin insan vücuduna sağladığı hareket
imkanından, kemiğin kasa bağlandığı bağın yapısına kadar her noktada
görülür. Ne gevşek bir bağ olduğu için kemik kastan ayrılır ne de çok
sıkı bağdan dolayı kasların hareket edememesi gibi bir durum söz konusu
olur.
Bütün bu kararları alan elbette ki kemik dokusu ya da bu dokuyu
oluşturan hücreler değildir. Hücrenin, dokunun bir bilinci yoktur. Bu
bilgilerin herhangi bir şekilde hücreye yerleştirilmesi de mümkün
değildir. Dolayısıyla hücrelere bilgileri yerleştiren, nasıl
davranmaları gerektiğini öğreten, kısacası onları yöneten bir güç
vardır. Bu benzeri olmayan ilmin ve gücün sahibi Allah’tır. Allah
herşeyi kontrolünde tutandır.
(Yine) Bilmez misin ki, gerçekten göklerin ve yerin mülkü
Allah’ındır. Sizin Allah’tan başka veliniz ve yardımcınız yoktur.
(Bakara Suresi, 107)
MUHTEŞEM TASARIM: EL
Eğer kendi elinizin yapısını siz dikkatlice incelerseniz, su içmekten
yazı yazmaya, kapı açmaktan saçınızı taramaya kadar sayısız fonksiyonu
yerine getiren bu mekanizmanın sahip olduğu yaratılış mucizesini genel
hatlarıyla görebilirsiniz. 27 kemik ve bunlara yön veren mükemmel bir
kas ve sinir sistemiyle insan elinin canlılar dünyasında bir eşi daha
yoktur.
El, sahip olduğu hareket yeteneğini irili ufaklı birçok kasa ve tendona
borçludur. Bu kaslar aynı zamanda son derece dayanıklıdırlar. Yapılan
araştırmalarda normal bir insanın hayatı boyunca elini en az 25 milyon
kez açıp kapadığı tespit edilmiştir. Bu, herhangi bir aletin
kıramayacağı bir rekordur. Amerikan Tıp Birliği’nin yayınlanan aylık
dergisinde insan elinin sahip olduğu özellikler şöyle açıklanmıştır:
‘Eğer en zeki bilim adamları beyinlerini birleştirseler yine de kavrama
ve hassas yönlendirme bakımından insan elinden daha mükemmel ve daha
güçlü bir araç yapamazlar. Mühendislik açısından ele bakıldığında,
kemik, kas, tendon, yağ ve son derece hassas liflerden oluşan ve
binlerce işi düzgün olarak yapan çok ileri derecede kompleks mekanik bir
araç ile karşılaşırız.’
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder